Mirasın Reddi Nedir?
Türk hukukunda külli halefiyet ilkesi benimsenmiştir. Buna göre miras bırakanın terekesi, aktifleri ve pasifleriyle birlikte bir bütün olarak mirasçılara geçmektedir. Türk Medeni Kanunu 599. Maddede mirasın, mirasçılara nasıl geçeceği düzenlenmiştir.
Bu noktada Türk Medeni Kanunu’na ulaşmak için bakınız.
Madde 599- Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Miras, mirasçılara kendi iradeleri dışında geçmektedir. Külli halefiyet ilkesinin bir sonucu olarak miras bırakanın tüm malvarlığı hakları ve borçları ile mirasçılara geçmekte, mirasçılar ise tüm bu hak ve borçlardan sadece miras bırakanın malvarlığıyla değil kendi malvarlıklarıyla da sorumlu olmaktadırlar. Bu yüzden kanun koyucu mirasın reddi müessesesini hukukumuza getirmiştir.
Mirasın reddi ancak miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşebilir. Ölümden önce ise mirastan feragat sözleşmesi yapılabilir. Mirasın reddi, mirasçıların irade beyanları ile ya da kanunda düzenlenmiş bir karineden kaynaklanabilir.
Mirasın Reddinin Çeşitleri Nedir?
Mirasın reddi ikiye ayrılır. Birincisi kişilerin irade beyanlarına dayanılarak yapılan mirasın gerçek reddi, diğeri ise kanundaki öngörülen bazı hallerin gerçekleşmesi ile oluşan mirasın hükmi reddidir.
Mirasın Gerçek Reddi Nedir?
Miras bırakanın ölümü ile hiçbir işlem yapmadan doğrudan mirasa sahip olan mirasçının, irade açıklamasıyla mirasçılık sıfatını reddetmesiyle gerçek ret oluşur. Mirasın gerçek reddi Türk Medeni Kanunu 605. Maddesinin ilk fıkrasında “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu irade açıklamasının hukuki niteliği bozucu yenilik doğuran haktır. Herhangi bir şekle tabi değildir. TMK 609. Maddede düzenlenen bu hususa göre, ret beyanı yazılı veya sözlü olarak yapılabilir ancak kayıtsız ve şartsız olması gerekmektedir. Ret beyanın şart içeriyorsa geçerli olmaz ve mirası reddeden mirasçı, mirası kazanır. Bu beyan sulh hukuk mahkemesine yapılmalıdır. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Burada yazılı beyanın miras bırakanın son yerleşim yeri sulh mahkemesine posta yolu ile (mektup veya telgrafla) yöneltilmesi de mümkündür. Mirası reddetmek isteyen mirasçı, bu yöndeki iradesini açıklarken, ret sebeplerini belirtmek zorunda da değildir. Herhangi bir sebep gösterilmeksizin yapılan ret açıklaması da mirasın reddi için yeterlidir. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Mirası Reddetme Süresi Nedir?
TMK 606. Maddeye göre mirası reddetme süresi 3 aydır. Bu süre hak düşürücü süredir. Ret beyanının süresi içerisinde kullanılmış sayılabilmesi için üç ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine ulaşmış olması gerekir. Süreye uyulup uyulmadığı mahkeme tarafından re’sen incelenir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Atanmış mirasçılar için bildirim Medenî Kanun’un 597’nci maddesindeki düzenlemeye uygun olarak, vasiyetnameyi açan sulh mahkemesi tarafından resmen yapılır. Atanmış mirasçının nerede olduğunun bilinmemesi durumunda bildirim mahkemece ilânen tebligat yoluyla yapılır.
Mirası reddetme süresinde olan mirasçı, bu süre içinde ölürse ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu mirasçılar için iki farklı ret söz konusu olabilir. Birincisi miras bırakana bırakılan mirasın reddi, ikincisi ise hem miras bırakana bırakılan mirasın hem de miras bırakanın kendi mirasının reddi. Ret süresi, kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.
Mirası reddetme hakkına sahip olan her bir mirasçı terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir. Bu halde defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı, mahkemece bir ay içinde beyanda bulunmaya çağrılır. Koşullar gerektirdiği takdirde sulh mahkemesi, tereke mallarına yeni değer biçilmesi, uyuşmazlıkların çözümü ve benzeri durumlar için ek süre verebilir.
Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.
Ret Beyanı Hangi Mahkemeye Yöneltilmelidir?
Ret beyanının Türk Medeni Kanunun 609. Maddesine göre mirasın açıldığı yer sulh mahkemesine yöneltilmesi gerekmektedir. Mirasın açıldığı yer mahkemesi tespit edilirken Kanunun 576. Maddesine bakılır. Maddede mirasın, malvarlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılacağı hüküm altına alınmıştır. Sonuç olarak ret beyanı miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yöneltilmelidir.
Ret Beyanının Geri Alınması ve İptali
Ret beyanının geri alınması ile ilgili kanunda düzenleme mevcut değildir. Öncelikle kural olarak geri alınma mümkün değildir. Fakat bazı yazarlar Borçlar Kanunun 9 uncu maddesini kıyasen uygulayarak red beyanının geri alınması mümkün olduğunu düşünmektedir. Buna göre red beyanı mahkemeye ulaşmadan önce reddin geri alındığına dair beyan ulaşırsa veya her iki beyanda aynı anda ulaşmakla birlikte önce reddin geri alındığı beyanı mahkeme tarafından öncelikle öğrenilirse o zaman ret bayanı geçerli sayılmaz. Fakat öğretide bazı yazarlar ve Yargıtay kararlarında, ret beyanının yenilik doğurucu bir hak olduğunu bu sebeple diğer tüm mirasçıların onayı olması halinde geri alabilmenin mümkün olduğu söylenmektedir.
Ret beyanın iptali ise irade bozukluğu ile sakat olan beyanın, Türk Borçlar Kanunu madde 23 vd. hükümlerine göre iptal edilmesi mümkündür. İrade sakatlığına dayanarak mirası reddedebilmek için dava yoluna başvurulması gerekmektedir.
Ret Hakkının Düşmesi
Üç halde ret hakkı düşecektir. Birincisi ret hakkının süresinde kullanılmamasıdır. İkincisi mirasçının ret süresi içinde terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakana ait işlerin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmasıdır. Üçüncüsü ise tereke değerlerini sahiplenme ya da saklama halidir.
Mirasın Hükmi Reddi Nedir?
Hükmi ret, kanunda düzenlenmiş belirli hallerin varlığı durumunda mirasçıların irade beyanına gerek kalmadan mirasın kendiliğinden reddedildiği bir durumdur. Kanunun 605. Maddesinin ikinci fıkrasında ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Hükmi red için belirli bir süre yoktur. Hükmi reddin tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi tereke alacaklılarının açtığı davada her zaman ileri sürülebilir.
Hükmi Reddin Şartları
Hükmi ret karinesinin söz konusu olabilmesi için miras bırakanın, ölümü anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması veya resmen tespit edilmiş olması gerekir. Miras bırakanın malvarlığında borçlarını ödeyemeyecek durumda olması, ödemeden aciz olması aynı zamanda ödeyememe durumunun geçici olmaması gerekmektedir. Aynı zamanda yukarıdaki şartların yanında bu durumun açıkça belli olması, herkes tarafından biliniyor olması ya da resmen tespit edilmiş olması gerekir. Herkes tarafından bilinme ile kastedilen ise miras bırakanı tanıyan çevresinde olan kişiler özellikle de mirasçıların bu durumu biliyor olması yeterlidir. Ayrıca miras bırakanın aczinin resmen tespit edilmesi, icra takibi sonucunda aciz belgesi alınması, büyük miktardaki borç için malvarlığına haciz konulması, miras bırakanın konkordato sürecinde bulunması gibi haller hükmi reddin sonuçlarını ortaya getirecektir.
Yukarıda belirtilen şartlar gerçekleştiğinde mirasın hükmen reddedildiği kabul edilir ve mirasçıların ayrıca ret beyanını sulh hukuk mahkemesine ulaştırmaları gerekmez. Fakat mirasçılar bu durumun tespiti için mahkemeye başvurabilirler.
Hükmi Ret İçin Başvurulacak Mahkeme
Hükmi reddin tespiti için açılacak dava yetkili mahkeme genel yetki kurallarına bakılarak belirlenmelidir. Bu dava için özel bir yetki kuralı öngörülmemiştir. Buna göre, hükmî reddin tespitine ilişkin davada yetkili mahkeme, takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Hükmi Reddin Sonuçları
Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erer.
***
Mirasın reddi oldukça karışık ve detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Yanlış işlemlerden kaçınmak ve hak kaybının önlenmesi için hukuki danışmanlık almanızı tavsiye ederiz.
Konuyla İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2011 / 15397 E., 2013 / 559 K., 21.01.2013
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, (yersiz ödemelerin terekeye dahil olmadığı gerekçesiyle) davanın reddine karar vermiştir.
Hükmü, davacı Kurum avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi . …. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2008 tarih, …..arar sayılı ilamında açıklandığı üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605. Maddesinin birinci fıkrası “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red “hakiki red” olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası “Ölümü halinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Konumuzu “veya” dan önceki cümle ilgilendirmektedir. Türk Kanunu Medenisinin 545. maddesinin sadeleştirilmiş şekli aynen kaleme alınmıştır. Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, “hakiki redde” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu “hükmi reddin” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599)yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi, bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir.
Somut olayda, davalı def’i yolunu tercih etmiştir. Açılan bu davada miras bırakanın ödemeden aciz olduğunu dile getirmiştir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece, öldüğü tarih itibariyle davalılar ….nun terekesinin borca batık olup olmadığı araştırılıp incelenerek yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/9015 E., 2019 / 3112 K., 4.04.2019 T.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.04.2015 gününde verilen dilekçe ile mirası reddin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, mirası reddin iptali isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin alacaklısı olduğu … . İcra Müdürlüğünün 2015/635 Esas sayılı takip dosyasında muris … mirasçıları aleyhine takip başlatıldığını, davalılar tarafından mirasın hükmen reddedildiğini, ancak mirasçıların ret süresinin hitamından evvel tereke işlemlerine karıştıklarını, murisin payı bulunan taşınmazı üzerlerine intikal ettirdiklerini, mirası reddin iptalini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Mirası reddin iptali davası, miras bırakanın alacaklılarının, mirası reddeden mirasçıların buna haklarının olmadığının (TMK 610/2) tespiti için açtığı davadır.
Türk Medeni Kanunu madde 610/2 uyarınca, ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Bu nedenle, reddeden mirasçıların terekeden bir kısım malı kendilerine mal edindiklerinin, olağan yönetimi aşan işlerin yapıldığının, terekenin açık veya zımnen kabul edildiğinin kanıtlanması durumunda, reddin iptaline karar verilir. Miras bırakanın alacaklılarının korunması amacıyla düzenlenen mirası reddin iptali davasında, mirasçıların tamamının mirası reddetmiş olması gerekir, bir mirasçı dahi mirası kabul ederse, reddin iptali istenemez. Miras bırakanın alacaklılarının korunması amacıyla düzenlenen mirası reddin iptali davasında dava açmak için, herhangi bir süre yoktur. Davacı, miras bırakanın alacaklıları veya iflas idaresidir, davalı ise tüm mirasçılardır. Yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme, Asliye hukuk mahkemesidir. Reddin iptaline karar verildikten sonra, başka işleme gerek kalmaksızın resmi tasfiye yapılır.
Somut olayda, muris … , 09.02.2008 tarihinde bekar ve çocuksuz vefat etmiştir. Mirasçıları olarak geriye sadece davalılar kalmıştır. Davalıların, … . Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/215 Esas 2012/453 Karar sayılı dosyasında mirası hükmen reddettiklerinin tespitine karar verilmiş ve karar temyiz edilmeksizin 29.09.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
… İli, … İlçesi, … Mahallesinde kain 15020 ada 24 parsel 7 numaralı bağımsız bölüm, miras bırakanın babası … adına kayıtlı iken 25.04.2014 tarihli ve 10115 yevmiye sayılı intikal işlemi ile … ve … adına 1/2’şer oranlarda intikal ettirilmiştir. Miras bırakanın babası … , 03.10.1988 tarihinde, miras bırakan … , 09.01.2008 tarihinde vefat etmiştir. Miras bırakan … ‘nin de taşınmazda hissesi olmasına karşın davalıların miras bırakanın kendi miras bırakanından gelen hissesini benimsemek sureti ile taşınmazı 1/2’şer oranda üzerilerine intikal ettirmeleri miras bırakan … ‘nin terekesinin davalılarca benimsenmesi niteliğindedir. Tereke mallarını kendisine maleden davalı mirasçılar, mirası reddedemez. Miras bırakanın alacaklılarının açtığı mirası reddin iptali davasında hak düşürücü süre söz konusu değildir.
Öte yandan mahkemenin davacının sebepsiz zenginleşme davası açma hakkı bulunduğu ve mirası reddin iptali davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı yönündeki gerekçesi ise her iki davanın farklı davalar olmaları ve farklı neticelerinin bulunması nedenleri ile yasal değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.